YAŞASIN / EYVAH ANNE OLDUM !! :)


Herkese merhaba :) Bomba bir blog yazısı ile karşınızdayım.:D

Bugünkü blog yazım bundan öncekilerden biraz daha farklı olacak. 

Lila'nın 5. ayını tamamladığımız şu günlerde taze anne olmanın olumlu / olumsuz hissettiğim bazı yanlarından bahsetmek istiyorum. Peki neden? Çünkü, çoğu yaşıtım olan arkadaşım henüz anne değil ve ileride o günler geldiğinde belki benim yazacağım konular hakkında benzer duygulara kapılırlarsa bunun anormal olmadığını bilsinler istedim :)

En baştan başlıyorum. Özellikle benim gibi planlamadan, hazır olmadan anne olacağınızı öğrenirseniz işiniz biraz daha zor olabilir gibi gelebilir ama şuan düşünüyorum ki bunun hazır olacak hiçbir yanı yok. Hele ki ilk çocuğunuz ise. Önceden başınıza gelmemiş ki nasıl hazır olacaksınız? Öyle lafla uykusuz geceler, büyük sorumluluk, hayatın değişmesi falan demekle olmuyor o işler :D Olumsuz yönlerden başlayalım ki yazımız güzel bitsin :)

İlk 1 ay en zor kısım. Hastaneden eve 2 yerine 3 kişi olarak döndüğünüz anda film başlıyor :D Biraz nüktedan anlatıyorum ki sempatik dursun :D Bir kere şunu bilin o bebek illa ki ağlayacak, az ya da çok! Bu arada şunu belirtmeden geçemeyeceğim ; Lila bizi asla üzmedi. Herşeyi kararındaydı. Gazı da, ağlaması da, uykusu da. Bunları yazıyorum diye kızım hakkında yanlış bir düşünce oluşmasın lütfen, ben annelerin ruhsal durumlarına değinmeyi amaçlıyorum. 

Eve geldiğinizde eğer sezaryen Doğum yaptıysanız zaten ağrıyan yerleriniz, halsizliğiniz, baş ağrınız olduğu için kendinizi iyi hissetmiyor oluyorsunuz. Bunun üstüne bir de bebeğin sorumluluğu sizde oluyor. Öyle kafam rahat hasta yatağımda güzel güzel uzanayım olmuyor. Her ne kadar yanınızda yardımcı birileri olsa da annelik içgüdüsü yakanızı bırakmıyor ve her ağlamaya kalkmaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla ilk günler çok yorucu. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak. Ruhsal kısma geçelim de yazıya heyecan gelsin. Şimdi öncelikle siz artık eski siz değilsiniz. Muhtemelen minimum 10 kilo fazlanız ilk günlerde hala sizinle. Şiş karın, mor gözler, dağınık saç, makyajsız surat vs. Bir kadın olarak hiçbir zaman kendinizi bu kadar kötü hissetmemiş oluyorsunuz. Aynalardan uzak durmakta fayda var. Çünkü o halinizi toparlamaya ne gücünüz ne de vaktiniz olacak bir süre. Sabredin! Öyle kalmayacaksınız. 40 gün geçti mi her şey çok güzel olacak. Fıstık gibi bir yeni anne olacaksınız. Anneliğin verdiği extra güzellik üzerinize oturacak :) 

Sosyal medyadan da biraz uzak durulsa iyi aslında. Neden? Siz evde gece boyu uyanıp bebeğinizin gazını çıkarmaya çalışırken, mama verirken, bez değiştirirken arkadaşlarınız o gece alemi senin, bu yurtdışı gezisi benim geziyor olacaklar ve bu da insanda çok olumlu etkiler yaratan bir sahne değil. Aklınızdan "ben deli miyim çocuk yaptım, daha ne gezer tozardım beee" fikrinin geçmesine sebep olması muhtemel. Ancak bu tabii ki genç anne-babalar için daha çok geçerli. Zaten yaşınız gelmişse bu düşüncenin oluşacağını sanmıyorum. Ama güzel bir haberim var, genç anne babaysanız da şöyle düşünüyorsunuz " ne güzel biz de bir kaç seneye hem hala genç olcaz hem de çocuğumuzla birlikte isteğimiz yere gidebileceğiz. O zaman da arkadaşlarımız daha yeni bebek bakıyor olacak :D " Yalan yok, bizde neyse o, şuan yurtdışında Yeni yıl ışıltısı yaşayamıyor olabiliriz ama 3-5 seneye Liloşla çılgınlar gibi eğleneceğiz hahaha :D (burada yazar, arkadaşları da hemen çocuk yapsınlar diye gaza getirmeye çalışıyor :D )

Bir diğer konu ; deliler gibi değişen ev düzeni. Mesela yatak odanıza bebeğinizin ilk günlerinde yanınızda yatması için bir beşik geliyor. Öyle kafa rahat uyuyayım yok. Her farklı nefes alışı, ya da almayışı, öksürmesi, tıksırması uyanma sebebiniz. Tabi bu özellikle o bahsettiğim ilk ay için geçerli. Biz Lila'yı 3 aylık olur olmaz odasında uyumaya alıştırdık. Başucunda telsiz var. Geceleri o şekilde takip ediyoruz. Hem o artık yenidoğan olmadığı için daha güvenli uyuyabiliyor, hem de biz daha rahatız en azından sağa sola dönerken ulan şimdi sesten uyanmasın diye tribe girmiyoruz. Tabi siz yine doktorunuza danışın ama bir bebeğin belli bir zamandan sonra kendi odasında, yatağında uyuması gelişimi açısından çok önemli. Burada yazdığım her şey benim kişisel görüşüm, inancım. Ben Lila'yı asla anneye yapışık, aşırı bağımlı bir çocuk olarak yetiştirmeyi hedeflemiyorum. Kendi özel alanı, zamanı, benliği olmalı.

Şimdi çoooooook hayati bir konuya geliyorum. Emzirmek! Bu noktada yazacağım her şey aleyhime delil olarak kullanılabilir, hatta anneliğim sorgulanabilir ama ben yine de açıkça yazacağım. Her kadına o veya bu şekilde dayatılan bir görüş var. "Emzirmek dünyanın ennnnn güzelllll, ennnn kutsalllll duygusu. Daha müthiş bir his olamaz. Anneliğin temel taşı bebeğini emzirmek falan filan." Külliyen yalan. Neden mi?Doğumdan çıkar çıkmaz Daha siz acı çekerken bebeği getirip karnınızın üstüne koyup memenizi bir şekilde o daha emmek ne bilmeyen bebeğin ağzına tıkıştırmaya çalışıyorlar. Kimse size canın acıyor mu diye sormuyor, önemli olan bebeğin emmesi. Burada hiç sorun yok. Nasılsa birkaç güne sezaryen acım geçince daha rahat olucam diye düşünüyorsunuz, geçiyor. Birkaç gün sonra da bir bakmışsınız göğüs ucunuz yara olmuş. Ama nasıl bir yara. Hem yara var hem de bebeği 2 saatte bir (ilk 10 gün) emzirmek zorundasınız. O anki acı tarifsiz. Kremler, merhemler ancak bir tık rahatlatıyor. Bebek acıkıp da ağlamaya başladığında direk şimdi canım yine çok acıyacak diyorsunuz, hele ki benim gibi 2 gram sütü olduğu için emzirmesi çok uzun sürenler. Tek sorum şu, o an nasıl dünyanın en güzel duygusuymuş gibi hissedebilir ki bir insan? Acaba sorun bende mi diye düşünmeyin, değil. Ancak belli bir süre geçip de anne de Bebek de alıştığında güzel bir hisse dönüşüyor. En baştan kimse böyle bir beklentiye girmesin. 

Benim extra sorunum sütümün çok az olması ve 40 günün sonunda tamamen bitmesiydi. 1 ay boyunca bebeğime mama vermeyip de o azıcık olan sütümü yetiştirebilmek için sürekli sağdım. Lila uyuduğunda ben dinlenemedim. Vaktim olmadı. Çünkü 2 saat sonra süt saati geldiğinde ona yetecek kadar sütümün olabilmesi için aralarda sağmam gerekiyordu. 3-5 gün sonra kendimi " ben bebeğimle vakit geçiremiyorum " diye ağlarken buldum. Oysa ki hep yanımdaydı ama ben onu kucaklamak yerine süt sağmaya çalışıyordum. İnanılmaz yorucu bir süreçti. Bu kadar zorlama ile anca 40 gün süt verebildim bebeğime. Sonra mama ile beslenmeye başladık. 

Heh işte o noktada da allah sizi insanların iğneleyici sözlerinden korusun. Ayyy meme vermiyor musun yazık değil mi bebeğe? Anne sütü ne kadar önemli bilmiyor musun? Aslında gelirdi sütün de sen kesmişsin! Çok yemek yemedin mi rejim mi yaptın doğumdan sonra hemen ondan kesilmiştir. Gibi sizi üzecek, anneliğinizi sorgulatacak, zaten sağlam olmayan sinir sisteminizi bozacak bir ton şey duyacaksınız. Size tavsiyem açıklama bile yapmayın ve "canım öyle istedi" deyip geçin. İlk başlarda çoook üzüldüm sütüm bitti, mama veriyoruz Lila'ya diye ama sonra bunun hayati bir durum olmadığını anladım. Mesela Batu sadece 2 gün anne sütü almış. Hiçbir eksiği yok kocaman adam işte:) Ya da annesi olmayan bebekler ne yapsın. Anne sütünün damlası girmeden ağızlarından büyüyorlar bir şekilde. Ben bu durumumu sosyal medyadan paylaştığımda o kadar çok mesaj geldi ki bana "gizem hanım benim de sütüm az napıcaz ne edicez" diye. Hep aynı cevabı verdim. Kendinizi üzeceğiniz bir durum yok. Doktorunuza danışın ve önerdiği mama ile devam edin. Unutmayın, Önemli olan bebeğinizin karnının doyması :) Anne sütü tabi ki çok daha faydalı ama yoksa da yapacak bir şey yok. Kabullenin. Anne sütü büyük rahatlık, mama verirsen çok zorlanırsın laflarına da takılmayın. Bir Bebek termosu, biraz mama ve bir biberon ile özgürsünüz, merak etmeyin :) (hatta aramızda kalsın, emzirmekten çok daha rahat :D ) Ama tabi umarım tüm yeni annelerin foşur foşur sütü olur ve bebekleri daha da sağlıklı büyür :) Son kez söylüyorum, elimizden geleni yapmamıza rağmen sütümüz yoksa asla kafaya takmıyoruz, üzülmüyoruz. Artık mamalar da çok besleyici. Doktorumuza danışıp mamaya geçiyoruz. Abartılacak bir şey yok.

Bununla ilgili bir anımızı anlatayım, Lila daha 1 aylık falandı, Batu ile bir kahve içmeye çıktık. Yan masadaki kadın Bebek arabasındaki Lila'yı görüp bana döndü ve "annesi siz kahve içmeseniz mi, sütten bebeğinize geçmesin" dedi. O an nasıl "sana ne?!" demediğine hala hayret ediyorum. Milletçe o kadar meraklıyız ki herkesin işine karışmaya, salça olmaya.. Herkes tüm özenini, ilgisini kendi çocuğuna yöneltse ne kadar güzel olur aslında. En sinir olduğum şey, bir insana senin bebeğini ben senden daha çok düşünüyorum algısı vermeye çalışan insanlar. Düşünemezsin! Kimse başkasının bebeğini ondan daha çok düşünemez, sevemez, benimseyemez! Bırakın her anne kendi bebeğini kendi içgüdüsüne göre büyütsün. Bunlar robot değil. Her bebeğin yapısı, isteği, duygusal yaklaşımı farklı. Ve bunu da en iyi annesi bilir. 

Aslında bu anlattıklarımın anneliğin olumsuz yanları ile hiçbir ilgisi yok. Çünkü anneliğin olumsuz bir yanı yok. İlgi çekici olsun diye sert bir giriş yapmak istedim :) Bunlar sadece bir sürecin olumsuz gözüken tarafları. Ve dediğim gibi maksimum 40 gün sonra herşey o kadar güzel oluyor ki. Ben size şuan ölsem Lila'ya karşı hissettiğim duyguların milyonda birini anlatamam. Onun bir gülüşü için herşeyimi veririm. Koklamaya doyamadığım tek koku, bakmaya doyamadığım tek surat, sevmeye doyamadığım tek şey o şu hayatta. Gece uyuyunca özleyip resimlerine bakmak nedir mesela. Ya da o minnacık ayaklarını öpüp öpüp doyamamak. Hayatın en büyük armağanı bize! Hayatımızın anlamı! Yaşama sebebimiz artık! Anlatmak saçma, inşallah isteyen herkes bir gün bu duyguyu yaşasın ve anlasın :) 



Özetle, ailenize minik bir üye katılacak ise sizden daha mutlu kimse olamaz. Sakın ilk günlerin sadece size zor geldiğini düşünmeyin. Anne ve baba olarak birbirinize destek olun ve keyfini çıkarın. Sonrası zaten hep keyif, mutluluk, huzur. :) 

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,


Hoşçakalın. :) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MAC 'te Gelin Makyajı

Kına Gecesi Ve Organizasyonu 'Adile Sultan Kasrı'

BEKARLIĞA VEDA PARTİSİ & BRIDE TO BE!